Karaağaç Türkiye’ye Ne Zaman Verildi? Basit Bir Tarih Sorusu Değil, Hafızayla Hesaplaşma
Söyleyeyim: “Karaağaç Türkiye’ye ne zaman verildi?” sorusu, sadece bir tarih ezberi değildir; nasıl hatırlamak istediğimizi, hangi kelimeleri seçtiğimizi ve hangi mitlerle kendimizi rahatlattığımızı da açığa çıkarır. Ben bu konuda netim: Karaağaç meselesi, “verildi” denip geçilecek bir konu değil; Lozan’ın siyasi mühendisliğini, savaş sonrası gücün dilini ve sınır çizmenin ahlaki yükünü birlikte okumamızı gerektirir. Tartışalım; çünkü tartışmadığımız her ayrıntı, yarın birileri tarafından kolayca yeniden yazılır.
İki Tarih, İki Hakikat: 24 Temmuz 1923 mü, 6 Ağustos 1924 mü?
Karaağaç, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı 24 Temmuz 1923’te Türkiye’ye bırakıldı; yani siyasi karar o gün verildi. Fakat antlaşmanın yürürlüğe girme tarihi 6 Ağustos 1924’tür. İmza başka, yürürlük başka: Bu ayrımı atlayan her anlatı, “ne zaman verildi?” sorusunu eksik cevaplar. Kısacası, siyasi hüküm 24 Temmuz 1923; bağlayıcı yürürlük ise 6 Ağustos 1924. Bu iki tarih birlikte zikredilmeden kurulan cümle, ister istemez eksik kalır. ([Vikipedi][1])
“Verildi” mi, “Bırakıldı” mı? Lozan’ın 59. Maddesi ve Kelimelerin Siyaseti
Cümlenin fiili bile politikadır. “Verildi” derseniz pasif bir tablonun içine düşersiniz; “bırakıldı” derseniz pazarlığın, müzakerenin ve şartlı bir tasfiyenin içindesiniz. Lozan’ın 59. maddesi, Yunanistan’ın savaş hukukuna aykırı eylemlerinin doğurduğu zararları tazmin etme yükümlülüğünü açıkça yazar. Ancak Yunanistan’ın mali durumu gerekçe gösterilerek parasal tazminat yerine Karaağaç Türkiye’ye bırakılır; Türkiye de parasal tazminat taleplerini düşürür. Bu çerçevede Karaağaç, “bedeli ödenemeyen bir borcun ayni karşılığı” olarak cümleye girer. ([Vikikaynak][2])
İşte tam burada zayıf halka belirir: Kamuoyu yıllarca “Yunanistan tonlarca altın ödeyecekti, Türkiye vazgeçti” veya tam tersi “Türkiye hiçbir şey istemedi” gibi iki uç efsane arasında gidip geldi. Oysa Lozan zabıtları ve metinleri, parasal tazminat tartışmasının somut bir ara çözüme —Karaağaç’ın devrine— bağlandığını gösterir. Mit yaratmak kolay, madde okumak zordur. ([ismetinonu.org.tr][3])
Sınırın Öte Yanındaki Semt: Coğrafyanın Sembolizmi ve Karaağaç’ın Ağırlığı
Karaağaç, Edirne’nin Meriç’in batı kıyısındaki semti. Bu ayrıntı, onu sadece bir “toprak parçası” olmaktan çıkarıp bir sembole dönüştürür. Çünkü Karaağaç (ve Bosna köyü), Türkiye’nin Batı Trakya tarafında, nehrin sağ yakasında kalan nadir yerleşimlerdendir. Bir haritaya baktığınızda, sınır çizgilerinin akarsularla nasıl “doğal” gösterilmeye çalışıldığını görürsünüz; Karaağaç, bu doğallığı bozan bir çıkıntı gibi görünür. Tam da bu yüzden, Lozan’ın teknik ayrıntısı, duygusal coğrafyaya dönüşür. ([Vikipedi][4])
Bu sembolik ağırlık, siyasetin popülist damarını sürekli kaşır: Bazıları için Karaağaç, “zaferin somut nişanesi”; bazıları için “kayıp tazminatın avuntusu”; kimileri içinse “mübadelenin suskun tanığı”dır. Fakat hangi anlatıyı seçersek seçelim, metnin soğuk harfleri değişmez: Lozan masasında, parasal tazminatın yerine Karaağaç’ın devri, sınırın istikrarı uğruna tercih edilmiştir. ([ismetinonu.org.tr][3])
Kronolojiye Değil, Muhasebeye Odaklanmak: Neyi Görmezden Geliyoruz?
Bir: Tarihi sadece “takvim”e indirgeyince, hukuki bağlamı kaybediyoruz. Karaağaç’ın devri, tek başına bir cömertlik ya da bir lütuf değil; savaşın ekonomisini, diplomasinin mühendisliğini ve bölgesel güvenliği birlikte dengeleme girişimidir. İki: “Verildi mi, alındı mı?” tartışması, bize asıl soruyu unutturuyor: Bu devir, hangi sosyal bedellerle, hangi demografik yer değiştirmelerle ve hangi ekonomik yeniden hatlarla birlikte gerçekleşti? Üç: Efsaneler, Lozan’ın “bitiş tarihi var mı?” gibi temelsiz gündemlerle birleşince, kamuoyunu gerçeklerden uzaklaştırıyor. (Not: Lozan’ın süresi yoktur; “2023’te bitti” iddiası, popüler bir şehir efsanesidir.) ([antlasmalar.com][5])
Provokatif Sorular: Hafızayı Yeniden Yazmaya Hazır mıyız?
— Karaağaç’ın devrini sadece “tazminat” başlığına sıkıştırmak, mübadelenin insani faturalarını görünmez kılmıyor mu?
— “Verildi” mi “bırakıldı” mı dediğinizde, hangi politik pozisyonu da istemeden yeniden üretiyorsunuz?
— Lozan’ın iki tarihi (24 Temmuz 1923 / 6 Ağustos 1924) arasındaki farkı bilmeden yapılan “bitti mi, bitmedi mi?” tartışmaları, kamuoyunu yanıltmıyor mu? ([Vikipedi][1])
— Karaağaç’ın Meriç’in batısındaki konumu, bugünün sınır güvenliği ve bölgesel işbirliği tartışmalarında neden bu kadar az konuşuluyor? ([Vikipedi][4])
Sonuç: Cevap Bir Tarih Değil, Bir Yüzleşme
Evet, dar anlamıyla yanıt şu: Karaağaç’ın Türkiye’ye bırakılmasına ilişkin siyasi karar 24 Temmuz 1923’te Lozan’da kayda girdi; antlaşma 6 Ağustos 1924’te yürürlüğe girdi. Ama bu kadarını söyleyip geçmek, tarihe haksızlık. Çünkü Karaağaç, “tarih nedir?” sorusuna da meydan okur: Tarih, sadece imza günü değil; metnin dili, pazarlığın dengesi, sınırın sembolizmi ve toplumsal hafızanın işleyişidir. O halde en doğrusu, kronolojiye saplanıp kalmak yerine, metni okuyup miti ayıklamak; kelimenin gücünü —“verildi” mi “bırakıldı” mı— yeniden tartmak ve Lozan’ın soğukkanlı satırlarını bir daha okumaktır. Ancak o zaman, Karaağaç’ı gerçekten “ne zaman” aldığımızı değil, “nasıl” ve “niçin” aldığımızı anlayabiliriz. ([Vikikaynak][2])
[1]: https://en.wikipedia.org/wiki/Treaty_of_Lausanne?utm_source=chatgpt.com “Treaty of Lausanne”
[2]: https://tr.wikisource.org/wiki/Lozan_Antla%C5%9Fmas%C4%B1?utm_source=chatgpt.com “Lozan Antlaşması – Vikikaynak”
[3]: https://www.ismetinonu.org.tr/lozan-baris-antlasmasi-tam-metni/?utm_source=chatgpt.com “Lozan Barış Antlaşması Tam Metni – İnönü Vakfı, İsmet İnönü, İsmet …”
[4]: https://en.wikipedia.org/wiki/Karaa%C4%9Fa%C3%A7%2C_Edirne?utm_source=chatgpt.com “Karaağaç, Edirne”
[5]: https://antlasmalar.com/lozan-antlasmasi-ne-zaman-bitecek/?utm_source=chatgpt.com “Lozan Antlaşması Ne Zaman Bitiyor ve Süresi Var mı?”