Ilim ilim bilmektir şiiri kimin ?

“İlim İlim Bilmektir” Şiiri Kimin? Geçmişten Günümüze Bilginin ve Eğitimin Evrimi

Bir Tarihçinin Bakış Açısıyla: İlim ve Bilginin İzinde

İlim, insanlık tarihinin en önemli araçlarından biri olmuştur. Bir tarihçi olarak, bu kavramı yalnızca geçmişin ilim insanlarının düşüncelerine değil, aynı zamanda toplumların bu düşüncelere nasıl sahip çıktığına, bu düşüncelerin toplumsal dönüşüm süreçlerinde nasıl etkili olduğuna da bakarak anlamaya çalışıyorum. “İlim ilim bilmektir” gibi derin bir anlam taşıyan bir şiir, geçmişin izlerini bugüne taşırken, aynı zamanda ilim ve bilginin insanlık için ne kadar değerli olduğunu hatırlatır. Ancak bu dizelerin kime ait olduğunu sorgularken, aslında toplumların bilgiye verdiği önemi ve bu anlayışın tarihsel süreçlerde nasıl şekillendiğini de sorgulamış oluruz.

Bu yazıda, “İlim ilim bilmektir” şiirinin arkasındaki düşünsel mirası, tarihsel süreçleri ve bu şiirin günümüzle nasıl bir bağ kurduğunu inceleyeceğiz. Bu şiir, sadece bir edebi eser değil, aynı zamanda bilgiyi, eğitimi ve insanlığın sürekli gelişen anlayışını yansıtan bir metin olarak karşımıza çıkmaktadır.

“İlim İlim Bilmektir” Şiirinin Yazarı Kimdir?

Şiirin bilinen kaynağı, Ünlü Türk düşünürü ve şairi Yunus Emre‘dir. Yunus Emre, 13. yüzyılda yaşamış ve tasavvuf düşüncesinin en önemli isimlerinden biri olmuştur. Bu şiir, onun bilginin değerine dair derin bir bakış açısını ve insanın gerçek bilgiyi nasıl edinmesi gerektiğini anlattığı bir dizedir. Yunus Emre, “İlim ilim bilmektir” sözleriyle, bilginin yalnızca başkalarından duyulan ya da okunan bilgilerden ibaret olmadığını, bir derinlik ve anlam arayışı olduğunu vurgulamaktadır. İlim, onun için sadece öğrenmek değil, aynı zamanda bir anlam arayışı ve kalbî bir yolculuktur.

Tarihsel Bir Perspektif: İlim ve Toplumsal Devrimler

Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde, Türk dünyası büyük bir değişim içindeydi. Orta Asya’dan Anadolu’ya doğru bir göç, yeni bir kültürün inşası ve İslam’ın öğretilerinin yerleşmesi gibi derin dönüşümlerin yaşandığı bir çağda, bilgiye yaklaşım da farklı şekillerde şekillenmeye başlamıştı. Bu dönemde, bilginin sadece dini öğretilerden ibaret olmadığı, aynı zamanda insanın içsel gelişimine de hizmet etmesi gerektiği fikri giderek daha fazla önem kazandı. Yunus Emre’nin şiirleri, bilginin tasavvufi bir boyutta ele alınmasını savunmuş, insanın kendi içsel yolculuğunu anlamasına yardımcı olmayı amaçlamıştır.

Bu şiirin tarihsel bağlamına bakarken, dönemin toplumsal yapısını ve düşünsel devrimlerini göz önünde bulundurmak önemlidir. 13. yüzyılda, Selçuklu Devleti’nin çöküşüyle birlikte, Anadolu’da yeni bir sosyal ve kültürel yapılanma başlamıştı. Bu yapının içinde tasavvuf düşüncesi de önemli bir yer tutuyordu. Yunus Emre, halkın anlayabileceği bir dille yazdığı şiirlerinde, bilgiyi sadece entelektüel bir uğraş olarak değil, aynı zamanda insanın Allah’a yaklaşmak için içsel bir yolculuk yapması gerektiği biçiminde anlamıştır.

Günümüzle Bağ Kurmak: İlim ve Eğitimdeki Evrim

Bugün, “İlim ilim bilmektir” gibi derin bir öğüt, hâlâ geçerliliğini koruyor. Ancak, günümüz dünyasında eğitim ve bilgiye yaklaşım farklı bir evrim geçirmiştir. Eğitim kurumları, teknoloji, bilimsel araştırmalar ve internet gibi araçlarla bilgiye erişim daha hızlı ve yaygın hale gelmiştir. Ancak bu süreç, bilgiye dair derin bir sorgulama yapmamıza olanak tanır: Gerçek bilgi nedir? Bugün bir kişi, her türlü bilgiyi hızla öğrenebilir, ancak bu bilgi, derin bir anlam kazanmış mıdır?

Yunus Emre’nin şiirindeki “bilmektir” vurgusu, bilginin yüzeysel olamayacağını anlatan bir derinlik arzusudur. Günümüzde, üniversiteler, okullar ve akademik çalışmalar bilgiyi daha erişilebilir kılarken, Yunus Emre’nin önerdiği gibi bilginin içsel bir yolculuk olması gerektiği hala önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada, bireylerin yalnızca öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda öğrendiklerinin yaşamlarında nasıl bir dönüşüme yol açtığını da sorgulamaları gerekir.

Bilgiye Dair Derinlemesine Düşünmek

“İlim ilim bilmektir” sözünün, sadece geçmişin ve bugünün ötesinde bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Bilgi, yalnızca elde edilen verilerden ibaret değildir. İnsanlık tarihi boyunca, insanlar bilgiye farklı açılardan yaklaşmış, onu sadece dış dünyayı anlamak için değil, aynı zamanda kendi iç yolculuklarını keşfetmek için bir araç olarak kullanmışlardır. Yunus Emre’nin tasavvufi yaklaşımı, bilgiyi kalbî bir arayış olarak görürken, bugün bilimin ve teknolojinin ön plana çıktığı dünyamızda, bilginin yalnızca dışsal değil, aynı zamanda içsel bir dönüşümle de ilişkili olması gerektiğini hatırlatıyor.

Sonuç: İlim ve Toplumsal Sorumluluk

Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir” şiiri, yalnızca bir edebi metin olmanın ötesine geçer. Bu şiir, bilginin anlamını, derinliğini ve insanın ruhsal yolculuğundaki yerini sorgular. Geçmişin bu derin izleri, günümüzde de aynı şekilde geçerliliğini korumaktadır. Bilgiye yaklaşımımız, yalnızca öğrenmekle kalmayıp, bu bilginin içsel ve toplumsal sorumluluklarını da taşımayı gerektirir. Bilgiyi sahiplenmek, aynı zamanda bilgiyi nasıl kullandığımıza ve bu bilgiyi başkalarına nasıl yansıttığımıza dair bir sorumluluk getirir.

Bilgi, bugün bizlere ne kadar yakın olsa da, ona nasıl yaklaşıyoruz? Yunus Emre’nin öğüdü, bilgiye olan bakış açımızı derinleştirmenin ve onu yaşam biçimimize entegre etmenin önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Etiketler: #İlimİlimBilmektir #YunusEmre #BilgiVeEğitim #TasavvufVeBilgi #ToplumsalDönüşüm #BilgininDerinliği